Fâtımîler’in Nesebi Hakkındaki Tartışmalar

Şiîliğin İsmâilîlik koluna mensup olan ve kendilerini Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fâtıma’ya nispetle Fâtımîler (297-567/909-1171) olarak adlandıran hanedanlığın bağlı bulunduğu nesep hakkında İslâm tarihinde olumlu olumsuz pek çok söz söylenmiş, üzerinde bir konsensüs sağlanamadan bu konu günümüze kad...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Main Author: Furkan Erbaş
Format: Article
Language:English
Published: Cumhuriyet University 2025-06-01
Series:Cumhuriyet İlahiyat Dergisi
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4525394
Tags: Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
Description
Summary:Şiîliğin İsmâilîlik koluna mensup olan ve kendilerini Hz. Peygamber’in kızı Hz. Fâtıma’ya nispetle Fâtımîler (297-567/909-1171) olarak adlandıran hanedanlığın bağlı bulunduğu nesep hakkında İslâm tarihinde olumlu olumsuz pek çok söz söylenmiş, üzerinde bir konsensüs sağlanamadan bu konu günümüze kadar gelmiştir. Kuşkusuz İsmâilî davetin gizlilik dönemini teşkil eden Ca‘fer es-Sâdık’ın 148/765 yılındaki ölümünden, ilk zâhir imam ve halife Ubeydullâh el-Mehdî’nin 296/908 yılında İfrîkıye’de ortaya çıkmasına kadarki süreç, Fâtımîler’in nesebinin netleştirilmesi noktasında en büyük engeli teşkil etmektedir. Zira bu süreçte İsmâiliyye imamları Abbâsîler’in baskısından dolayı gizlenmeyi (setr dönemi) sürdürerek faaliyetlerine yer altında devam etmişlerdir. Ayrıca söz konusu gizlilik sürecinin uzun sürmesinin yanında birçok meçhulü de bünyesinde barındırıyor olması, Fâtımîler’in nesebini netleştirmeyi zorlaştıran âmillerden olmuş ve bu durum onların iddia ettiklerinin aksine Ehl-i beyt’e aidiyetleri noktasında kuşku duyulmasına sebebiyet vermiştir. Öte yandan davetin sağlıklı ve işlevsel bir şekilde yürütülebilmesi için mezhebin başında bulunan liderlerin isimlerinin gizli tutması ya da takma ve kod isim kullanmaları, ayrıca Abbâsîler’in onların nesebini Ehl-i beyt’ten olmayan farklı bir nesebe bağlama çabaları bu kuşkunun artmasına yardımcı olmuştur. Bununla birlikte Fâtımî halifelerinin, nesepleri hakkında yapılan birçok olumsuz yorum ve söylemi dikkate almayarak bu noktada kayıtsız kalmaları ve resmî bir nesep şeceresi oluşturma noktasında gayret göstermemeleri de bu zorluğu artırmaya etki etmiş görünmektedir. İslâm ve mezhepler tarihçileri Fâtımîler’in nesebinin Ehl-i beyt’e dayandığını savunanlar ve savunmayanlar olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Başta Sünnîler olmak üzere Fâtımîler hakkında bilgi veren İslâm ve mezhepler tarihçilerinin pek çoğu onların nesebinin sahih olmadığını ifade ederken; İbn Haldûn, Makrîzî ve Şiî müellifler neseplerinin sahih olduğunu çeşitli delillerle öne sürmüşlerdir. Her ne kadar bazı yeni materyaller ortaya çıkmış olsa da modern dönemde de Fâtımîler’in nesebi hakkındaki tartışmalar devam etmektedir. Ortaya konulan çalışmalar, Fâtımîler’in nesebi hakkında ne kadar farklı ve karmaşık yapıda bilgi olduğunu göstermesi bakımından önem arz etmektedir. Ülkemizde Fâtımîler’in nesebine yönelik yaklaşımın ele alındığı bir çalışmaya tesadüf etmemiş olmamız bizi bu noktada çalışmaya iten önemli bir âmil olmuştur. İslâm ve mezhepler tarihçilerinin Fâtımîler’in nesebi hakkında aktardıkları birçok rivayetin dikkate alınarak hazırlandığı bu çalışmanın ana hedefi Fâtımîler’in nesebine yönelik farklı bir bakış açısını ortaya koymaktır. Ele alınan çalışmada Fâtımîler’in nesebi hakkındaki rivayet ve yorumların incelenmesinin yanında bunlar üzerinden değerlendirmelerde bulunulması, Fâtımîler’in nesebi hakkında gelişen iki ayrı tavrı ortaya koyması açısından literatüre katkı sunmayı amaçlamaktadır. Araştırmada nesepleri hakkında pek çok olumsuz söz söylenen Fâtımîler’in bu duruma karşı kayıtsız davranıyor gibi görünmelerinin, 4./10. yy’ın ortalarından itibaren İslâm dünyasında siyasî ve askerî açıdan yükselen bir güç olmalarıyla yakından ilgili olduğu tespit edilmiştir.
ISSN:2528-987X