İslâm Öncesi Arap Toplumunun Ayrılıkçı Sloganları: Telbiyeler
İnsanlık tarihi boyunca var olan dinlere ait ibadetlerin kendine has ritüelleri olmuştur. Bu ritüeller kimi zaman bir hareket kimi zaman da bir sözlü ifade olarak kendisini göstermiştir. İlahi iradenin isteği doğrultusunda başlayan ve temel olarak kutsal mekân Kâbe’nin ziyaret edilmesini içeren hac...
Saved in:
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | English |
Published: |
Cumhuriyet University
2025-06-01
|
Series: | Cumhuriyet İlahiyat Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4529224 |
Tags: |
Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
|
Summary: | İnsanlık tarihi boyunca var olan dinlere ait ibadetlerin kendine has ritüelleri olmuştur. Bu ritüeller kimi zaman bir hareket kimi zaman da bir sözlü ifade olarak kendisini göstermiştir. İlahi iradenin isteği doğrultusunda başlayan ve temel olarak kutsal mekân Kâbe’nin ziyaret edilmesini içeren hac ve umre ibadetleri ritüellerin en yoğun olduğu ibadet şekillerindendir. Kâbe’yi ziyaretin önemli bir ayağı da adeta slogan atmak gibi bir eylem olan telbiyedir. Telbiye, Müslümanların hac ve umre görevini yerine getirdikleri sırada ilan ettikleri bir tevhit beyanıdır. Kâbe’yi ziyarete niyetlenen müminler, kendilerini kutsal eve çağıran Yüce Yaratıcı’ya davetine icabet ettiklerini, O’nun huzurunda bulunduklarını ve emrine amade olduklarını bu sözlerle bildirirler. Allah’ın tek, bir ve eşi olmadığını, hamd ve teslimiyetin yalnız O’na gösterileceğini söyleyerek kulluk inşası yaparlar. İslâm’ın tebliğ sürecininin sonlarına doğru artık Müslümanlar için de umre ve hac ibadetleri dinen meşruiyet kazandı. Böylelikle bu ibadetlerin önemli ritüelleri de Hz. Peygamber tarafından açıklandı. Bu vesileyle de Hz. Peygamber ile başlayana İslâm dinindeki telbiye geleneği “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk, Lebbeyk la şerike leke Lebbeyk, innel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, lâ Şerike lek” formu ile ilk Müslümanlar tarafından günümüze kadar kullanılan en yaygın icabet bildirisidir. Ancak telbiyenin tarihçesine bakıldığında bu çağrının başlangıcı, şekli ve formları hakkında oldukça farklı rivayetlerin olduğu anlaşılır. İlk insan Hz. Âdem’e kadar götürülen telbiye geleneği ona atfedilen bir formla başlatıldıktan sonra Kâbe’yi yeniden inşa ederek insanları Allah’ın evine davet eden Hz. İbrâhim ile yeniden devam ettirilir. Her iki peygambere nispet edilen telbiyelerin sayısı birer tanedir ve bunların formu net bir şekilde tevhidi yansıtmaktadır. Ancak Hz. İbrâhim’e kadar telbiye asıl formunu korumuşsa da Arapların putperestlik inancına yönelmesiyle birlikte ilâhî bir sesleniş olan telbiyeler çoğalmakta ve form değiştirmeye başlamaktadır. Zira İslâm öncesinde Arap toplumu içinde putperestliğin yayılması ile birlikte kabileler kendilerine ait farklı putlar edinmeye başladılar. Müşrik olarak nitelenen putperest Araplar, telbiyeyi ilahlar adına bir icabet çağrısı / bildirisi olarak gördüklerinden tapındıkları putları için de ilâhî bir kökenden gelen telbiyeleri farklı formlara çevirmeye başladılar. Dinî alanda yaşadıkları dönüşümü telbiyede de görmek istediler. Bu sebeple kendi kabilelerine, putlarına ve saygı duydukları ulu kimselere yönelik telbiyeler türetmeye başladılar. Bu telbiyeler İslâm’ın zuhur ettiği dönemlere kadar sayıları çoğalarak varlığını sürdürdü. Çünkü kabileler giderek daha güçlü hale gelmekte, küçük aileler aradan geçen zaman içerisinde daha büyük ailelere, dolayısıyla da kabilelere dönüşmekteydi. Kendilerine özgü telbiye formları ile Arap kabileleri arasında varlıklarını daha görünür bir hale getirmeyi amaçladılar. Arap toplumu için son derece önemli olan telbiyeler İslâmî dönemde de insanlar tarafından biliniyordu. İlk dönem tefsir, hadis ve İslâm tarihi kaynaklarında işlenen bu telbiyelere bakıldığında farklı tür, sayı ve formlarla karşılaşılır. Bunları ayıklamak ve anlamak ise oldukça zor bir iştir. Çünkü cahiliye dönemi Araplarının edebî gücü çok yüksekti. Doğal olarak kayıtlara geçen bu telbiyelerde edebî sanatlar da kullanılıyordu. Telbiyelerin manalarının derinlemesine anlaşılması ve değerlendirilmesi bu çalışmanın kapsamını aşmaktadır. Ancak bu çalışmada hedeflenen husus ilk olarak toplumların önemli özelliklerini de işaret eden telbiyelerin tarihi süreci gözden geçirilmesi oldu. Daha sonra İslâm’ın insanlığa tebliğinden önce var olan telbiye türleri ele alındı ve nihayetinde İslâmî dönemdeki kullanımlarına yer verilerek telbiyelerin geçirdiği süreçler tespit edilmeye çalışıldı. Sonuç olarak toplumsal açıdan önemli bir ayrıştırıcı yahut birleştirici bir hüviyete sahip olan telbiyelerin fonksiyonları belirlendi. Çalışmanın sağlıklı sonuçlar verebilmesi için dikkatli bir inceleme ile tespit edilen telbiyelerin farklı yönleri ele alındı. Ayrıca araştırmada karşılaştırma, tümevarım, tümdengelim ilkeleri ile kıyas yöntemleri ile bilimsel sonuçlara ulaşılmaya gayret edildi. |
---|---|
ISSN: | 2528-987X |