Hanefî Mezhebi Açısından Amel-i Ehl-i Medîne’nin Delil Değeri

Fıkıh literatüründe amel-i ehl-i Medîne kavramı, Medîne halkının uygulamalarını ve belirli bir fıkhî meseledeki ittifakını ifade eder. Amel-i Ehl-i Medîne, Mâlikîlerin çoğu tarafından bağlayıcı bir delil kabul edilmiş olup, bazı Mâlikî kaynaklarında esas icmâın Medîne ahalisinin icmâı olduğuna dair...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Main Authors: Abdullah Alahmad, Muhammed Fatih Turan
Format: Article
Language:Arabic
Published: Gençleri Evlendirme ve Mehir Vakfı 2025-06-01
Series:İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi
Subjects:
Online Access:https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4733272
Tags: Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
Description
Summary:Fıkıh literatüründe amel-i ehl-i Medîne kavramı, Medîne halkının uygulamalarını ve belirli bir fıkhî meseledeki ittifakını ifade eder. Amel-i Ehl-i Medîne, Mâlikîlerin çoğu tarafından bağlayıcı bir delil kabul edilmiş olup, bazı Mâlikî kaynaklarında esas icmâın Medîne ahalisinin icmâı olduğuna dair ifadelere bile rastlanmaktadır. Mâlikîler, haber-i vâhidin hüccet kabul edilebilmesi için, Medîne ehlinin uygulamalarına uygun olmasını ve kıyâs (İslam hukukunun temel ilkeleri) ile çelişmemesini şart koşmuşlardır. Bununla birlikte İmam Mâlik (ö.179/795), hadislerin uygulanması ve yorumlanmasında amel-i ehl-i Medîne’yi temel bir ölçüt olarak kabul etmiş, amel-i ehl-i Medîne’ye aykırı olan hadisleri delil olarak değerlendirmemiştir. Bir başka ifadeyle sünneti temsil eden asıl bilgi kaynağını amel-i ehl-i Medîne olarak görmüştür. Mâlikîler dışındaki mezhepler ise bu görüşlere açık bir biçimde karşı çıkarak sert eleştirilerde bulunmuşlardır. Hanefî usul kaynaklarında da diğer mezhepler gibi genel kanaat, Medîne’nin icmâ açısından özel bir konuma sahip olmadığı, icmâın sadece Medîne’nin coğrafi sınırları içinde gerçekleşen bir durum olarak kabul edilemeyeceği ve Medîne uygulamalarının bağlayıcı bir delil sayılamayacağı yönündedir. Hanefî usul kaynaklarında genel olarak amel-i ehl-i Medîne’nin Mâlikîler tarafından icmâ ve katî bir delil sayılması eleştirilse de bu kaynaklardan birkaçında Medîne ehlinin uygulamasının zannî bir delil değeri taşıdığından bahsedildiğine, ayrıca fürû kaynaklarındaki sınırlı sayıdaki meselelerde bazı Hanefî fakihlerinin amel-i ehl-i Medîne’ye istinaden hüküm verdiğine rastlanmaktadır. Bu durum, Hanefîlerin amel-i ehl-i Medîne’yi bir delil olarak tamamen mi reddettiklerinin yoksa sadece icmâ kabul edilmesine mi karşı çıktıklarının tespitini gerekli kılmıştır. Bu saikle çalışmada hem Hanefî usul kaynaklarındaki konuyla ilgili açıklama ve değerlendirmelerden hem de fürû kaynaklarındaki bazı örneklerden yola çıkılarak Hanefîler açısından amel-i ehl-i Medîne’nin delil değeri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Netice olarak, Hanefî literatüründe amel-i ehl-i Medîne’nin bütünüyle reddedilmeyip zannî bir delil kabul edildiği ancak oldukça az sayıda meselede istifade edilen bu delilin Hanefi içtihat sistematiğinde sınırlı bir etkiye sahip olduğu, sistematik biçimde kullanılmadığı ve hüküm tahricinde genel geçer bir referans olarak benimsenmediği kanaatine varılmıştır.
ISSN:1304-1045