İhtilafın Epistemolojisi ve Meta-Problemler
İhtilaf, ilk insanlardan beri gündemimizde olan bir tartışma alanı olmasına rağmen epistemolojik bir tartışma olarak ilgileri çekmesi oldukça yakın bir zamana tarihlenebilir. Çağdaş epistemolojide ‘denk ihtilafı’ ya da ‘denkler arası ihtilaf’ olarak ele alınan ve tüm ihtilaf durumlarından ziyade sad...
Saved in:
Main Author: | |
---|---|
Format: | Article |
Language: | English |
Published: |
Sirnak University
2025-06-01
|
Series: | Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi |
Subjects: | |
Online Access: | https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4499097 |
Tags: |
Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
|
Summary: | İhtilaf, ilk insanlardan beri gündemimizde olan bir tartışma alanı olmasına rağmen epistemolojik bir tartışma olarak ilgileri çekmesi oldukça yakın bir zamana tarihlenebilir. Çağdaş epistemolojide ‘denk ihtilafı’ ya da ‘denkler arası ihtilaf’ olarak ele alınan ve tüm ihtilaf durumlarından ziyade sadece denkler arasında cereyan eden hususlar özelinde nasıl bir tavır takınmanın –kararlılık ya da uzlaşım- doğru olduğuna yönelik bir çözüm sunma gayretiyle ortaya çıkan bu tartışma, epistemolojinin gündemine en son giren tartışmalardan biri olması nedeniyle ihtilaf durumunda benimsenecek tutumun ne olması gerektiğiyle sınırlı kalmayan birtakım meta tartışmaları da beraberinde getirir. Bu bağlamda, ihtilaf epistemolojisinde temel bir kavram olan ‘denk’ terimi netlik ve kesinlikten yoksundur; kriterleri belirlenebilir görünmemektedir. Denk kavramı, teorik olarak mantıklı olsa da pratikte savunulamaz görünmektedir; yalnızca kısıtlı veya planlanmış koşullar altında uygulanabilen bu kavramın pratik tartışmalara uygulanması mümkün görünmemektedir. Benzer meta-problemler kanıt söz konusu olduğunda da ortaya çıkmaktadır. Kararların, sahip olunan kanıtların güvenilirliğiyle orantılı olarak verildiği göz önünde bulundurulduğunda ve kanıtın doğasının bazı tartışmalarda öznel bir nitelik taşıdığı düşünüldüğünde, belirli ihtilafların kaçınılmaz hale geldiği görülecektir. Örneğin, önermesel olmayan bir tecrübeye dayanan bir inanan ile Tanrı inancını önermesel temellere dayandıran bir inanan arasındaki bir ihtilaf, epistemik denkliklerine rağmen farklı delil temellerinde ortaya çıkar. Dini bağlamda, epistemik kanıtlardan ziyade psikolojik kanıtlara yönelme eğilimi, kanıtları göreceli hale getirebilmektedir. Dolayısıyla, uzlaşma ve kararlılık arasında seçim yapabilmek için öncelikle bu meta-tartışmaların ele alınması gerekir. Her iki meselenin de kökleri o kadar derindir ki bazı senaryolar veya çözümler başlangıçta etkili gibi görünse de detaylı irdelendiğinde farklı soruların bu tartışmanın temelinde yer aldığı görülecektir. Örneğin, entelektüel erdemler, karşılaştırılabilir uzmanlık, kanıtlara erişim ve karşı tarafın argümanlarıyla etkileşim olarak kategorize edilebilecek epistemik denklik kriterlerini değerlendirmenin çeşitli yolları sunulmuştur. Denklik tartışmasına daha fazla kategori eklenebilir veya yukarıdaki kriterlerden birinin oldukça tartışmalı olduğu iddia edilebilir. Aynı durum kanıtlar için de geçerlidir. Örneğin dini tecrübe, dini hakikatin kanıtı olarak kabul edilebilir mi? Eğer öyleyse, iki farklı dinin kanıtı olarak kabul gören ancak birbirleriyle çelişen dini tecrübeler ne olacaktır? Farklı kişiler tarafından tecrübe edilen deneyimler farklı dinler için gerekçe teşkil edebilir. Daha da derine inersek, aynı dinin inananlarından kimileri dini tecrübeyi kanıt olarak kabul ederken, diğerleri bunu reddedecektir. Bu makale, denk ihtilafının iki temel meta-problemini ele alarak çeşitli tartışmalar üzerinden kararlılığın haklı olduğu sonucuna varmaktadır. Bunu yaparken, ilk olarak, denkliğin teorik sınırlamaları aşılmadıkça ve kanıtlar psikolojik önyargılardan arındırılmadıkça —ki her iki görev de oldukça zorludur— çelişen önermeler için kararlılık tutumunun haklı olduğu savunulacaktır. İkinci olarak, bu savunmanın, iddia edilenin aksine epistemik tevazu açısından bir sorun teşkil etmediği tartışılacaktır. |
---|---|
ISSN: | 2146-4901 |